Description
Ölüyorum..
Oysa daha birkaç dakika önce kuytu bir masadaki ,dilini anlamadığım kalabalık bir grup insandan kalan yiyecekleri ağzıma doldurmaya çalışıyordum, mümkün olduğunca fazla almalıydım, asla kendi açlığımı bastırmak için değildi bu çabam, sorumluluklarım vardı, üstelik bir cebim de yoktu ne yazık ki!
Masaya doğru yaklaşan garsonun kovalamasına fırsat kalmadan hızla uzaklaştım ve görünmeyeceğim bir yere sığınıp ağzımdakileri yerleştirmeye çalıştım. Tam yola koyulacakken korkunç bir acıyla kaldırıma düştüm, yarı baygın vaziyette öylece kalakaldım, başımı oynatmak istedim ama kıpırdayamadım. Sadece gözlerimi oynatabiliyordum, gürültü ile yaklaşan ayak sesi beni ümitlendirdi, ama koşarak yanımdan geçti gitti.. derken bir araba yanaştı kaldırıma, yeniden ümitlendim,takım elbiseli bir adam koşarak indi, kalbim heyecandan daha fazla çarpmaya başladı, arabanın etrafından hızlıca dolanarak arka kapıyı açtı, o sırada inceden bir topuk sesi duydum, sarı saçlı bir kadın eteklerini savurarak arabanın arka koltuğuna yerleşti, kısa süreli göz göze geldik elini kaldırdı, ümitlendim, kaldırdığı eli ile saçını düzeltti ve araba son sürat yanımdan uzaklaştı gitti.. iki küçük çocuk ellerindeki çekirdeklerin kabuklarını beni izleyerek çevreme fırlattı, kendi aralarında konuştular ama ben yine anlamadım. Bir çift , sarmaş dolaş yanımdan geçti gitti, biri ayağıyla dürttü, biri neredeyse aceleden üzerime basacaktı. Nefesim iyice azalmaya ümidim kaybolmaya başladı, yeni bir ayak sesi duydum, bir süre bekledi sonra yanıma diz çöktü, anlayamadığım bir şeyler söyledi ve bana dokundu, bütün acıma rağmen bu duyguyu sevdim, üstelik artık söylediklerini anlayabiliyordum. Böyle kötü bir durumda bile aynı dilden konuşabilmek birilerinin seni anlayabilmesi çok güzeldi, başıma ne geldiğini bilmediğimi söyledim, gözleri dolu dolu ‘’seni kurtaracağım, dayan yeter ki’’ dedi. Çok geç olduğunu farkındaydım, artık O’nu görmüyordum ama etraftan yalvarırcasına yardım isteyen titrek sesinden ağladığını anlayabiliyordum, buna için için sevindim..’’ üzülme’’ demek istedim ama sustum, çünkü birileri üzülmeliydi.. çünkü; belki iki dakika önce bir fotoğrafçıya poz vermiştim, belki birisi benden korkarak kaçmıştı, belki biri vapurdan simit parçaları atmıştı, ben vardım, nefes alıyordum, bugün Dolmabahçe üzerinden süzülerek kimbilir kaç kez geçtim, oysa şimdi; başıma ne geldiğini bilmeden bu kaldırımda hareketsiz yatıyorum, kimse farkında değil, kimse umursamıyor(du) oysa şimdi biri benim için üzülüyor.
Mutluydum.
Öldüm.
6 Kasım 2013 / İstanbul